türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ocak 2015 Salı

Bilinmeyen Birkaç Bilimsel ve İlginç Gerçek

iPodlar şarkı sayısı arttıkça ağırlaşıyor
Araştırmacıların çalışmalarına göre, iPod ve iPhone gibi MP3 çalarların içlerinde ne kadar çok şarkı varsa, ağırlıkları da şarkı sayısına göre artıyor. Boş bir iPod ile dolu bir iPod arasındaki ağırlık farkı sadece 0.4 gram. Testlere göre boş 16GB iPhone 133.2 gram iken aynı modeldeki 3,500 şarkı içeren iPhone’un ağırlığı 133.6 gram.




Londralı taksi şoförlerinin beyni diğerlerinden daha gelişmiş
 Bilim adamları uydulardan yararlanarak Londralı taksi şoförlerinin beyinlerinde yön bulma sistemini araştırdı ve ilginç bulgulara rastladı.

 Taksi şoförlerinin beyinleri incelendikten sonra hipokampuslarının diğer insanlara oranla daha büyük olduğu keşfedildi. Hipokampuslar beyindeki ana merkzlerden birisidir. Hafıza ve bilgi depolamadan sorumludur. Kuşlarda ve hayvanlarda da olup yön bulmaya yardım eder. Araştırma, taksi şoförlerinin mesleklerini yaptıkça hipokampuslarının farkedilir bir oranda büyüdüğünü gösterdi.


Köpeklerin bizi anladıklarını mı düşünüyoruz?
İnsanların köpeklerin bizleri anlayıp anlamadıkları hakkındaki düşüncelerini araştırmak adına Pongracz, Miklosi ve Csanyi, Macar köpek sahiplerine anket yaptılar. Köpek sahiplerine köpeklerinin en çok hangi tür seslenmeyi anladıklarını sorduklarında listenin başında köpeğe yöneltilen sorular, birşey yapması için verilen izinler ve bir konu hakkında bilgi verme geldi. Anketin ikinci kısmında ise köpeklerinin emirlere ne kadar uyduklarını sorduklarında cevaplar şu şekildeydi:
• Her türlü koşulda köpekler kendilerine verilen emirlerin yüzde 31’ine uyuyor.
• Köpekler şartlar doğru olduğu zaman, emirlerin yüzde 53’üne uyuyor.


Gıdıklandığımızda gülmeye doğuştan mı programlıyız?
Profesör Clarence Leuba kendi çocuklarını gözlemleyerek gıdıklandığımızda gülmenin doğuştan olup olmadığını öğrenmeye çalıştı. 1933’te ilk çocuğunu gıdıklarken yüzünü maske ile kapatarak yüz ifadesinin görünmesini engelledi. İlk çocuğuyla yaptığı deney bozulunca deneye ikinci çocuğuyla devam etti ve kızını gıdıklarken kendisinin o güne kadar hiç gülmemesine rağmen kızının güldüğünü gördü.

1 Ocak 2015 Perşembe

Nikola Tesla’nın laboratuvarında çıkan yangın

Nikola Tesla’nın laboratuvarında çıkan yangın

Nikola Tesla, bir çok insanın kim olduğunu bırakın adını bile duymadığı, Dünyanın en önemli mucitlerinden birisidir. Parayı ve zenginliği değil, insanlık için yararlı olmayı hedefleyen Tesla’nın başına gelen en talihsiz olay işe şöyle:
nikola-tesla-hikayesi
Bir yaz ve arkadaşlarını hemen hiç görmediği bir kız daha geçmek üzereydi. Yoğun bir tempo ve kararlılıkla çalışmaya devam ediyordu. Zaman zaman deneyleri hiç umulmadık yönlere sapıyordu ama böyle zamanlarda da gülümseyerek, Lort Rayleigh‘ın uzmanlaşma hakkında verdiği açık tavsiyesini hatırlıyordu.
Sonra birdenbire felakete kamçısını şaklattı. 13 Mart 1859 sabahı saat 02:30′da, 33-35 South Fifth Avenue’daki laboratuvarda yangın çıkmıştı. İçinde bulunduğu altı katlı bina yerle bir olmuş, hasar ölçülemeyecek denli büyüktü. Kendisinin ve asistanı Kolman Czito’nun büyük emek sarf ederek yaptıkları deney aletleri, bulundukları dördüncü kattan ikinci kata inmişler, erimiş hurda metal yığınına dönmüşlerdi.
Hiç bir şey sigortalı değildi. Olsa bile kayıpları telafi edilemezdi. Bir milyon doların bile deneylerinin sonuçlarını geri getiremeyeceğini söylüyordu. Omuzları çökmüş, bitap ve üzgün bir halde sabahın ilk ışıkları ile birlikte laboratuvarından artakalanların yanından ayrılacak ve nereye gittiğini, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden, düşünmeden soğuk New York sokaklarını arşınlamaya başlayacaktı. Johnson’lar telaşla onu sık sık gittiği yerlerde aramaya konulmuşlardı.

Dünyanın dört bir yanından gazeteler trajediyi duyuruyorlardı: “Bir yaşam boyu süren çalışmaların meyveleri kül oldu.” “Dahinin alın teri silindi gitti.” Londra’da yayınlanmakta olan Electrical World en büyük kaybın mucidin bedensel çöküşü olduğunu yazıyordu. New York Sun’dan Charles A. Dana ise en büyük takdiri dile getiriyordu: Nikola Tesla’nın laboratuvarının içindeki harikalarla birlikte meydana gelen yıkımı, kişisel bir felaket olmaktan çok uzaktır. Bu, bütün dünyanın talihsizliğidir. Şu kadarını söylemekle kesinlikle abartmış olmayacağız: Bu dünya üzerinde yaşayanlar arasında bu genç beyefendi kadar insanlık için önemli olan kişilerin sayısı bir elin parmakları, belki de tek bir elin parmağı kadar azdır.
nikola-tesla-otobiyografi
Radyo, telsiz enerji nakli ve güdümlü taşıtlar ya da sonradan X ışınları olarak anılacak olan efektler konusunda ve endüstri için büyük önem taşıyacak sıvı oksijen konusundaki çalışmalarında geldiği noktayı, ancak yakın asistanları bilebiliyorlardı. Muhtemelen ilk kattaki benzin nedeniyle çıkan yangın sırasında bütün binanın patlamasına yol açanda bu maddeydi.
En sonunda, yangının ertesi günü Katharine tarafından kaleme alınan duygusal bir mektup Tesla’ya kadar ulaşabilecekti. Onu her yerde aradıklarını ve bu “telafi edilemeyecek kaybı” yaşarken ona destek olabilmeyi umduklarını yazıyordu.
“Sanki yer yarıldı da içine girdin… Lütfen seni görmemize izin ver ki bu korkunç düşünce zihinlerimizden silinsin” diye yalvarıyordu. “Bugün bu felaketlerin boyutlarını daha içten idrak ettim ve gittikçe artan endişem nedeniyle, sana mektuplarla iletemeyeceğim gözyaşlarımı dökmekten bitap düştüm, sevgili dostum. Neden hemen bize gelmiyorsun, belki sana yardım edebilirdik. Sana destek olamayacak kadar şefkatten yoksun olduğumuzu düşünme…”
Davetlerini yanıtsız bırakan bu garip adamın hayatını ve mutluluğunu bu kadar çok etkilemesi onun için sorun değildi.
Tesla_colorado
Kaynak: Kitap: Zamanın Ötesindeki Deha – Tesla, S.105 – 106 renklist

Madde,Antimadde nedir?

anti-madde-nedir-enerji-ne-demek
Madde nedir?
Klasik manada, madde evreni dolduran, hacmi olan nesnelerdir. Aslında yetersiz tanım!…
F=m.a şeklinde ifade edilen denklemi F/a=m şeklinde dönüştürürsek nasıl ifade ederiz? Sonuçta denklemlerin de birer fiziksel açıklaması var!
Madde, aslında aklınıza gelebilecek masa, sandalye, çilek, havuç, bilgisayar, su, element, atom, gezegen veya buna benzer hacim kaplayan nesnelere verilen isimdir.
Maddenin özü nedir?
Maddenin yapıtaşları atomlardır. Mesela bugün doktorlardan sık sık duyduğumuz, kalsiyum tüketin, magnezyum tüketin şeklindeki öneriler aslında madde önerisidir. Biz de aslında madde bileşenleriyiz. Atomlar ise çekirdek ve elektronlardan oluşuyor. Elektronlar ışık hızının altında bir hızla çekirdek etrafında dönmektedir. Çekirdek, nötron ve protonlardan oluşuyor. Protonlar ise uud kuarklarından, nötronlar ddu kuarklardan oluşur. Cerndeki deneylerde bu parçacıklar da kafa kafaya çarpıştırılarak daha alt mertebede hangi parçacıkların olduğunu gösterecek. Aranan bir özel parçacık var aslında, bunlara girersek çıkamayız. Aranan olay maddenin özünde ne var? cümlesidir.
Maddenin özüne bakıldığında parçacıklardan oluşuyor, fakat bu parçacıkların antileri dediğimiz karşıt yüklü olanları da var ki bu parçacıklar bir araya gelince madde yok olup yerini enerjiye bırakıyor. Bu da maddenin özünün karmaşık bir yapıdan oluştuğunun bir göstergesi.
anti-madde-nedir-enerji-kara-madde
Madde ve Enerji arasındaki ilişki nedir?
Einstein’in müthiş bir denklemi olan E=mcc veya Enerji=kütle x ışık hızı x ışık hızı şeklindedir.
Bu formül aslında maddenin enerjiye dönüştüğünün bir ispatıdır. Bu çeşitli deneylerden kanıtlanabildiği gibi. Radyasyon yayan maddelerden de muhakeme yapabilirsiniz. Sonuçta radyasyon da bir enerji ise ve madde bu enerjiyi kendiliğinden yayıyorsa, demek ki madde enerjiye dönüşüyor demelisiniz!
Madem madde enerji ile orantılı, öyleyse madde ile dolup taşan bu evrende neden soğuktan donuyoruz? Yani neden maddeyi enerjiye dönüştürüp kullanmıyoruz? Einstein ne demek istiyor bu denklemlerle?
Bu konuya sadece on  dakikanızı ayırıp düşünmenizi istirham ediyorum. Düşünmek beyin elektrik aktivitenizi artıracak ve sizi mutlu edecektir. Beyninizi düşünüp sorgulamaktan alıkoyan tüm düşünce sistemlerini silin, öyle düşünün!
anti-madde-nedir-enerji
Madde Antimadde nedir?
Şu gördüğünüz nesnelere karşılık gelen bir de bunların antisi yani ters yüklü olanları var. Bu hakikaten gerçek. Basit bir örnek verelim, mecliste elini kolunu sallayarak birbirine parmak sallayan şahısların parmaklarının atomlarının dizilişini hesaplayıp bunlara karşılık bir anti parmak oluşturur meclise sokarsanız o parmak sallayanların parmakları yok olur! Abartmıyorum! Madde ile bu maddeye karşılık gelen ters yüklü madde birbiri ile çarpışırsa yok olup yerini ışığa bırakıyor. Yani madde + anti madde = enerji
Son zamanlar madde anti madde tartışması da böyle, ölüm olayı da belki bizim antimizin gelip bizi bulması olayıdır. Acaba Azrail bir anti madde midir? Sonuçta melekler enerji kökenli! Bu yüce kitapların açıklamalarında böyle geçer. Yani meleklerin enerji kökenli olduğunu yazıyor. Tabi bu bir benzetme demekte fayda var. Aksi halde antimaddeye tapan bir insanlık yaratma peşinde değilim. Muhakeme yapmanız mecazları görmeniz açısından faydalı olacaktır.
Bakınız: Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran dili adlı eserinde meleklerin bir tür güç kuvvet olduğundan bahseder.
Kaynak: Gediz DEMİR ve renklist

Neden Korkuyoruz?

korku-nedir-neden-korkariz

Nelerden korkarsınız?

 Yılan ya da örümcekler kalbinizin daha hızlı çarpmasına neden olur mu? Ya da topluluk önünde bir konuşma yapmanız gerekse, avuç içleriniz nemlenmeye başlar mı? Tüm bu durumlar, pek çok insan için adrenalinin neden olduğu stres tepkisini tetikler.  İlginç olan şu ki bu korku davranımları, panik ataklarda da görülebileceği gibi görünürde bir tehlike ya da herhangi bir neden olmasa bile tetiklenebiliyor.
Psikolog ve nörologlar, bu korku davranımıyla nasıl başa çıkılabileceği konusunda araştırmalarına devam ediyorlar. Korkulardan kurtulmak, korku veren anıları bellekten silmek gibi basit bir işlem değil. Bunun yerine fobik kişi, bu korkuyu tetikleyen anı ya da uyarıcıya sürekli olarak maruz kalarak korku tepkisini bastırmayı öğrenmeli. Boston Üniversitesi’nin Kaygı Bozuklukları Merkezi Yöneticisi David Barlow, bazı fobiler için böylesi bir maruz bırakma tedavisinin %90 oranında başarılı olduğunu söylüyor.
korku-nedir-neden-korkariz-2
Araştırmacılar, çoğu fobi ve diğer korku hastalıklarının bir şekilde koşullanılmış davranımlar olduğunu ileri sürüyorlar.
Araştırmacılar, çoğu fobi ve diğer korku hastalıklarının bir şekilde koşullanılmış davranımlar olduğunu ileri sürüyorlar. Yaklaşık bir yüzyıl önce Rus fizyolog Ivan Pavlov’un klasik  koşullanma deneyi, hayvanların belli uyarıcılara belli fizyolojik yanıtlar vermeye koşullanabileceğini, bu sayede bu fizyolojik yanıtların öğretilebileceğini kanıtlamıştı. Bu çalışmadan yola çıkan Amerikalı psikolog Watson ise, “Küçük Albert ve Beyaz Sıçan” adıyla anılan ünlü deneyini tasarlamıştı. Deneyde, 11 aylık uysal bebek Albert’e ne zaman beyaz bir sıçan gösterilse, onu oldukça korkutup ağlamasına yol açan bir metal sesi de beraberinde eşlik etmişti. Bir süre sonra beyaz sıçana da ağlama tepkisi veren Albert, bu tepkisini pek çok beyaz ve tüylü nesneye genelleyerek tavşandan, köpekten, hatta ve hatta sakalları dolayısıyla Noel Baba’dan bile korkmaya başlamıştı. Albert’in bu davranımı pek çok psikologca “koşullanılmış korku davranımı” olarak adlandırıldı.
korku-nedir-neden-korkariz-3

Korkunun önüne nasıl geçilir?

Tahmin edersiniz bugün, psikologlar etik nedenlerden ötürü küçük Albert gibi bebekleri kullanmayı tercih etmiyorlar. Konu üzerinde yapılan deneyler kemirgenlerle yürütülüyor. Bulgular şöyle olmuş: Organizma, korku verici uyarıcıyla (metal sesi) özdeşleştirilen nesne ya da özellik (beyaz ve tüylü olma durumu)’ e bu korku verici uyaran olmadan düzenli olarak maruz bırakıldığında fobik tepki sönmeye uğruyor, ancak yeni bir çevrede, ya da stresli şartlarda tekrar geri geliyor. California Üniversitesi’nden Mark Barad bu durumu şöyle açıklıyor: “Sönme, baskılayıcı bir öğrenme paradigmasıdır; deneyimlenen ilk korkunun silinmesi değil.”
Barad’ın üzerinde durduğu bir diğer önemli noktaysa, öğrenmenin zaman aralıklarına dağıtılarak gerçekleştirilmesi gerektiği. Bu gerçeklik, öğrencilerin sınav öncesi gece yaptığı yoğun bilgi yüklemesinin niçin işe yaramadığını destekliyor. Ancak Barad ve ekibi, yaptıkları bir çalışmada sürpriz sonuçlar almışlar. Deney, korku verici uyaranla (Küçük Albert örneğindeki metal sesi), başta nötr olan uyaran (örnekteki beyaz ve tüylü nesneler) arasındaki ilişkiyi sönmeye uğratarak tedaviyi mümkün kılma konusunda yapılmış. Fobik hastalar, korktukları uyaran verilmeden, başta nötr durdukları ve bu uyaranla beraber korkmaya koşullandıkları nesneye düzenli olarak kısa ama yoğun seanslarla maruz bırakılmışlar. Bu yolla tedavinin daha etkili olduğu görülmüş. Oysa ekip çalışmanın başında, öğrenmenin zamana yayılması gerektiğini düşünmüş. Aradaki ilişkinin sönmeye uğratılması aşamasında, maruz bırakma seanslarının zamana yayılıp uzun süreç içinde tamamlanmasının daha etkili olacağı sonucuna varmış. Ekip, klinik uygulamanın fobik hastalar üzerinde yapılan maruz bırakma tedavisi seanslarının birkaç saat içinde, yoğun biçimde kısa seanslarla tekrarlanması olduğunu açıklamış.
Barad ve ekibinin bulgusunun niçin şaşırtıcı olduğu konusunda bir beyin fırtınası yaparsak, şöyle bir açıklama mümkün olabilir: Ekip, koşullanma yoluyla öğrenmeden bahsetmekte. Haliyle, ilkel bir öğrenme mekanizması söz konusu. Oysa sınava çalışırken, bilişsel düzenlemeler, yorumlar gerektiren üst seviye bir öğrenmeden bahsediyoruz. İşte ikisi arasındaki etkili yöntem farklılığı da, bu kritik ayrımdan kaynaklanıyor olabilir.
Kaynak: Travis, J. (2004). Fear Not. Science News, 165.

Fareler de Pişman Oluyormuş!

Yaptığı tercihlerden daha sonra pişman olan tek canlı insan değil. Farelerin de geriye dönüp değişiklik yapmak istediği anlaşıldı.fareler-de-pisman-oluyor
Farelerin, daha önce insan dışında hiçbir memelide rastlanmayan biçimde, pişmanlık hissine sahip oldukları ortaya çıktı.
Araştırmacıların ’restoran sırası’’ adını verdiği test, farelerin yemeklerine ulaşmak için beklediği sürenin, tercihlerini ve daha sonra bu tercihlerle ilgili davranış farklılıklarını belirledi.
Minnesota Üniversitesi Profesörü David Redish’in BBC Nature News’e yaptığı açıklamaya göre, test bir restorantta sırada beklemeye benzetiliyor.
Fareler bazı durumlarda güzel yemekler sunulan, fakat beklemesi z aman alan taraftan vazgeçip daha az lezzetli yiyeceklerin olduğu tarafı tercih ediyor.
Fakat bu durumda sık sık geriye dönüp önceki restorana baktıkları gözlemleniyor. Lezzetli yiyecekler için beklemeye daha meyilli oldukları anlaşılan farelerin bu hareketi, onların bireysel tercihlerinin olduğunu gösteriyor.
fareler-de-pisman-oluyor-2
Profesör Redish’e göre, bu testte önemli olan nokta pişmanlık ile hayalkırıklığını birbirinden ayırmak. Bunu yapmanın yolu ise farelerin bireysel tercihlerini yapmalarına izin vermek.
Tercihlerin gözlenmesi iyi ile kötü seçimler arasındaki ayrımı da ortaya çıkarıyor. Farelerin bazen iyi olanı atladıkları ve kötü tercihlerle yüzleştikleri farkediliyor.
Nature Neuroscience’ta yayımlanan bu araştırma, pişmanlığın sadece insana has bir duygu olmadığını gözler önüne seriyor.
İnsan beyninin orbitofrontal korteks adlı parçasının pişmanlık sırasında aktif olduğunu söyleyen Profesör Redish, bir hata yaptıklarını farkettiklerinde farelerin beyinlerindeki aynı bölgenin de uyarıldığını söylüyor.

2 Eylül 2014 Salı

Bugün Açıldık

Bugün açıdık ve ben kendim uzun zamandır üstünde durduğum bir konuyu sizlere anlatıyım:

 Diyelim ki zarı attın,5 gelme olasılığını yüzde olarak hesaplarsak 100'ü altıya böleriz galiba.fakat zar, ya tam ayrıt noktasında durursa (muazzam bir denge ile).Mesela ben 1 lirasına yazı tura iddası yapardım arkdaşlarımla.bir keresinde para tam dik kalmıştı.fakat biz yazı yada tura gelmesini bekliyorduk. Kısaca herşeyin düşük de olsa bir ihtimali vardır diye düşünüyorum.

SORU:peki neden okulda hesaba katmadık,öğrenmedik bunları.
CEVAP: hesbı çok zor olduğu için sanırım.

 evet arkadaşlar blogger da pek profesyonel değilim ama hallediyoruz.sizin beğeniniz önemli.harika bir yazar olmasam da umarım anlatabilmişimdir ÜŞENMEYİP BİR YORUM YAZIN LÜTFEN blogde herşey daha yerine oturmadı.haberiniz olsun yani