osmanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
osmanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2015 Perşembe

Neden Korkuyoruz?

korku-nedir-neden-korkariz

Nelerden korkarsınız?

 Yılan ya da örümcekler kalbinizin daha hızlı çarpmasına neden olur mu? Ya da topluluk önünde bir konuşma yapmanız gerekse, avuç içleriniz nemlenmeye başlar mı? Tüm bu durumlar, pek çok insan için adrenalinin neden olduğu stres tepkisini tetikler.  İlginç olan şu ki bu korku davranımları, panik ataklarda da görülebileceği gibi görünürde bir tehlike ya da herhangi bir neden olmasa bile tetiklenebiliyor.
Psikolog ve nörologlar, bu korku davranımıyla nasıl başa çıkılabileceği konusunda araştırmalarına devam ediyorlar. Korkulardan kurtulmak, korku veren anıları bellekten silmek gibi basit bir işlem değil. Bunun yerine fobik kişi, bu korkuyu tetikleyen anı ya da uyarıcıya sürekli olarak maruz kalarak korku tepkisini bastırmayı öğrenmeli. Boston Üniversitesi’nin Kaygı Bozuklukları Merkezi Yöneticisi David Barlow, bazı fobiler için böylesi bir maruz bırakma tedavisinin %90 oranında başarılı olduğunu söylüyor.
korku-nedir-neden-korkariz-2
Araştırmacılar, çoğu fobi ve diğer korku hastalıklarının bir şekilde koşullanılmış davranımlar olduğunu ileri sürüyorlar.
Araştırmacılar, çoğu fobi ve diğer korku hastalıklarının bir şekilde koşullanılmış davranımlar olduğunu ileri sürüyorlar. Yaklaşık bir yüzyıl önce Rus fizyolog Ivan Pavlov’un klasik  koşullanma deneyi, hayvanların belli uyarıcılara belli fizyolojik yanıtlar vermeye koşullanabileceğini, bu sayede bu fizyolojik yanıtların öğretilebileceğini kanıtlamıştı. Bu çalışmadan yola çıkan Amerikalı psikolog Watson ise, “Küçük Albert ve Beyaz Sıçan” adıyla anılan ünlü deneyini tasarlamıştı. Deneyde, 11 aylık uysal bebek Albert’e ne zaman beyaz bir sıçan gösterilse, onu oldukça korkutup ağlamasına yol açan bir metal sesi de beraberinde eşlik etmişti. Bir süre sonra beyaz sıçana da ağlama tepkisi veren Albert, bu tepkisini pek çok beyaz ve tüylü nesneye genelleyerek tavşandan, köpekten, hatta ve hatta sakalları dolayısıyla Noel Baba’dan bile korkmaya başlamıştı. Albert’in bu davranımı pek çok psikologca “koşullanılmış korku davranımı” olarak adlandırıldı.
korku-nedir-neden-korkariz-3

Korkunun önüne nasıl geçilir?

Tahmin edersiniz bugün, psikologlar etik nedenlerden ötürü küçük Albert gibi bebekleri kullanmayı tercih etmiyorlar. Konu üzerinde yapılan deneyler kemirgenlerle yürütülüyor. Bulgular şöyle olmuş: Organizma, korku verici uyarıcıyla (metal sesi) özdeşleştirilen nesne ya da özellik (beyaz ve tüylü olma durumu)’ e bu korku verici uyaran olmadan düzenli olarak maruz bırakıldığında fobik tepki sönmeye uğruyor, ancak yeni bir çevrede, ya da stresli şartlarda tekrar geri geliyor. California Üniversitesi’nden Mark Barad bu durumu şöyle açıklıyor: “Sönme, baskılayıcı bir öğrenme paradigmasıdır; deneyimlenen ilk korkunun silinmesi değil.”
Barad’ın üzerinde durduğu bir diğer önemli noktaysa, öğrenmenin zaman aralıklarına dağıtılarak gerçekleştirilmesi gerektiği. Bu gerçeklik, öğrencilerin sınav öncesi gece yaptığı yoğun bilgi yüklemesinin niçin işe yaramadığını destekliyor. Ancak Barad ve ekibi, yaptıkları bir çalışmada sürpriz sonuçlar almışlar. Deney, korku verici uyaranla (Küçük Albert örneğindeki metal sesi), başta nötr olan uyaran (örnekteki beyaz ve tüylü nesneler) arasındaki ilişkiyi sönmeye uğratarak tedaviyi mümkün kılma konusunda yapılmış. Fobik hastalar, korktukları uyaran verilmeden, başta nötr durdukları ve bu uyaranla beraber korkmaya koşullandıkları nesneye düzenli olarak kısa ama yoğun seanslarla maruz bırakılmışlar. Bu yolla tedavinin daha etkili olduğu görülmüş. Oysa ekip çalışmanın başında, öğrenmenin zamana yayılması gerektiğini düşünmüş. Aradaki ilişkinin sönmeye uğratılması aşamasında, maruz bırakma seanslarının zamana yayılıp uzun süreç içinde tamamlanmasının daha etkili olacağı sonucuna varmış. Ekip, klinik uygulamanın fobik hastalar üzerinde yapılan maruz bırakma tedavisi seanslarının birkaç saat içinde, yoğun biçimde kısa seanslarla tekrarlanması olduğunu açıklamış.
Barad ve ekibinin bulgusunun niçin şaşırtıcı olduğu konusunda bir beyin fırtınası yaparsak, şöyle bir açıklama mümkün olabilir: Ekip, koşullanma yoluyla öğrenmeden bahsetmekte. Haliyle, ilkel bir öğrenme mekanizması söz konusu. Oysa sınava çalışırken, bilişsel düzenlemeler, yorumlar gerektiren üst seviye bir öğrenmeden bahsediyoruz. İşte ikisi arasındaki etkili yöntem farklılığı da, bu kritik ayrımdan kaynaklanıyor olabilir.
Kaynak: Travis, J. (2004). Fear Not. Science News, 165.

13 Aralık 2014 Cumartesi

HAÇLI SEFERLERİNİN FAZLA BİLİNMEYEN YÖNLERİ

 1.

13. yüzyılın başlarında Avrupa çok ciddi karışıklıklar içindeydi. Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu parçalanmaya yüz tutmuş, taht adayları nedeniyle kanlı bir iç savaşa tutuşmuştu. Fransa ile İngiltere arasında fiilen savaş olmasa bile çok gergin ilişkiler hüküm sürüyordu. 1198'de Papa seçilen III. Innocentius, feodal egemenler arasındaki bu parçalanmışlığı gidermek ve orta doğuyu tekrar Avrupa'nın egemenlik alanına katabilmek için bir haçlı seferi çağrısı yaptı.

2. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Haçlı seferinin resmi amacı Kudüs'ü ele geçirmekti. Fakat Kudüs'ün doğrudan bir saldırıyla ele geçirilemeyeceği, daha önceki seferlerden edinilen tecrübelerle sabitti. Bu yüzden evvelce Aslan Yürekli Richard'ın da belirttiği gibi, Müslümanları önce en zayıf noktalarından vurmak gerekiyordu. Bu en zayıf nokta Mısır'dı. Yeni stratejiye göre haçlılar önce Mısır'a asker çıkartacak, Nil deltasını ele geçirecek, Mısır'ı bir Hıristiyan üssü haline getirdikten sonra, Filistin ve Kudüs'ü kolay bir şekilde ele geçireceklerdi.

3. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Haçlı ordusunun Mısır'a deniz yoluyla gitmesi gerekiyordu. Yaklaşık 35.000 kişiden oluşan ordunun Mısır'a götürülmesi için, dönemin en büyük deniz güçlerinden olan Venedik'!e teklif götürüldü. Venedik doçu, uzun pazarlıklardan sonra 85.000 gümüş Mark karşılığında haçlı seferine katılmayı ve orduyu Mısır'a nakletmeyi kabul etti. Ancak bu görüşmelerin yapıldığı esnada Mısır'da bulunan bir Venedik ticaret heyeti, Mısır'la son dere kârlı bir ticaret anlaşması imzalamıştı. Bu anlaşmayı bozmak istemeyen yaşlı Venedik doçu, haçlı seferini başka bir hedefe, yani Konstantinopolis'e yöneltmeyi düşünmeye başlamıştı.

4. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Bu düşüncelerini haçlı ordusunun başında bulunan Bonifacio isimli soylu, Bizans İmparatoru III. Aleksios Angelos'un Avrupa'da bulunan yeğeniyle görüştü. Taht üzerinde hak iddia eden genç Aleksios, Bonifacio ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre, şayet Konstantinopolis ele geçirilip imparatorluk tacı kendisine verilecek olursa, her şeyden önce Venedik'in aslında haçlılarca karşılanması gereken asker nakil ücretini ödeyecekti. Haçlı güçlerinin Mısır'a naklini sağlayacak, üstelik bu sefere 10.000 Bizans askeriyle katılacaktı. Zapt edilecek Kudüs ve Filistin topraklarını korumak için, 500 şövalyeyi daimi olarak finanse edecekti. Ayrıca bölünmüş kiliseyi yeniden birleştirecek, yani Ortodoks kilisesi, Katolik kilisesine bağlanacaktı.

5. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Bu inanılmaz vaatler karşısında, aslında Hıristiyanlara karşı sefer açılmasını istemeyen Papa'nın bile gözleri kamaştı. Zaten Bizans'ın zenginliği dilden dile bir efsane gibi anlatılıyordu. Şehrin savaşla ele geçirilmesi halinde, ortaçağda adet olduğu üzere, askerler şehri tam üç gün boyunca yağmalayabilecekti. Bundan ötürü askerler arasında da bu haber kısa sürede yayıldı ve haçlı ordusu doğruca Bizans'a yöneldi.

6. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Haçlı ordusunu taşıyan Venedik gemileri, 24 Haziran 1203'de Konstantinopolis önüne demir attılar. Bir önceki imparator döneminde şehrin donanmasına özen gösterilmemiş olduğu için, Bizans'ın elinde sadece birkaç eski savaş gemisi vardı. Bu yüzden haçlılara karşı denizden karşı koyamadılar. Bir zincir germek suretiyle Haliç'i kapadılarsa da, haçlı gemileri kısa sürede bu zinciri parçalamayı başardı. 17 Temmuz'da Venedikliler deniz tarafından, diğer Haçlılar da kara tarafından büyük bir saldırı başlattılar. Venedikliler kısa sürede deniz surlarını aşarak şehri girdiler, o bölümde bulunan evleri ateşe verdiler. İmparator III. Aleksios Angelos, kara tarafında haçlılarla mücadele etmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Aynı günün gecesinde kızı İrene ve 500 kilo altınla birlikte şehirden kaçtı ve Trakya'ya sığındı.

7. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Sonrasında şehrin direnişi kırıldı ve haçlılar şehri ele geçirdiler. Konstantinopolis hükümdarsız kaldı ve alelacele toplanan bir devlet konseyinde, gözlerine mil çekilerek zindana atılmış olan eski imparator II. İsaakios Angelos'un imparatorluk tahtına oturtulmasına karar verildi. II. İsaakios'un gözleri kördü; Bizans hukukuna göre körler imparator olamazdı; bu nedenle oğlu İsaakios, IV. İsaakios Angelos ismiyle tahta ortak yapıldı. Haçlılar, Haliç'in karşı yakasında Galata dışında bir ordugâha çekildiler. Genç Aleksios Angelos'un etmiş olduğu vaatleri yerine getirmesini istediler.

8. 

10 Maddede Bilinmeyen Yönleriyle 4. Haçlı Seferi


Ancak yeni ve genç imparator, haçlıların isteklerini karşılamak niyetinde değildi. Zaten yapacak olsa bile, haçlılar her halükârda şehri işgal edeceklerdi, çünkü Venediklilerin artık Mısır'ı ele geçirmek gibi bir amaçları kalmamıştı. İstanbul'u zapt ederek burada kendilerinin denetiminde bir Latin İmparatorluğu kurmak, böylece de denizlerin tek hakimi olmak istiyorlardı. Kendi aralarında ne yapacaklarını tartışırken, Bizanslı bir soylu olan Dukas, haçlılarca tahta çıkartılmış olan İmparator IV. İsaakios'u tahttan indirerek öldürdü ve kendisini imparator ilan etti.

9. 


Sonrasında haçlılar şehre saldırdılar ve 12Nisan 1204'de ele geçirdiler. Konstantinopolis tam üç gün boyunca yağma edildi. Şehrin binlerce yıllık tarihi boyunca toplanmış olduğu servetler, sanat eserleri, kültür hazineleri çalınarak Avrupa'ya kaçırıldı. Ayasofya talan edildi, kütüphanesinde bulunan el yazması antik kitaplar ateşe verildi. Konstantinopolis'i talandan sonra merkezi bir yerde toplanıp değerlendirilen talan eşyalarının resmen bildirilen değeri 300.000 gümüş Mark'a karşılık geldi; bunun 150.000 Mark'ı Venediklilere verildi; 50.000 mark Avrupalı haçlı ordulara bırakıldı; kalan para Venedikliler ile diğer Avrupalılar arasında eşit olarak paylaştırıldı. Ancak bir kısım tarih yazarına göre, bu paylaşımdan kaçırılan servet, en az 900.000 Mark tutarındaydı.

10. 


Haçlılar şehirde bir Latin İmparatorluğu kurarak, başına I. Baodin adında bir soyluyu geçirdiler. Venedikliler şehrin bir kısmına yerleştiler ve kendi yönetimlerini kurdular. Bu imparatorluk 1261 yılına kadar yaşayabildi; bu tarihte İznik imparatoru VIII. Mikhail Paleoloigos şehri ele geçirerek Doğu Roma İmparatorluğu'nu tekrar kurdu ve Latinleri kovdu.